İlk Önce Brooklyn’i Alıyoruz

İsrail'in en sert cezaevlerinden birinde ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Mikki Levy, asla gün ışığına çıkacağını düşünmemişti. Ancak teknik bir ayrıntıyla önceden serbest bırakılmasıyla, Mikki Levy, New York’a taşınıp yeni bir başlangıç yapmayı umuyor. Yeni bir hayata başlarken, başka bir ülkede, Amerika'da kültürel çatışmalar, dil barıyerleri ve çevresindeki insanların önyargılarıyla boğuşurken, kendi geçmişiyle de yüzleşmek zorunda kalıyor. Davranışlarından kaçamayacağının farkında olan Mikki, kendi korkularıyla mücadele etmeye ve Amerikan rüyasına ulaşmaya çalışıyor. Ayrıca, her ne kadar özgür olsa da, geçmişini tamamen geride bırakamıyor. İsrail’de hapis hayatı ise Mikki'nin psikolojisini derinden etkilemiş, onu eşsiz bir karakter haline getirmiştir. Bu durum, karakterin çerçevesini daha güçlü bir hale getirirken, aynı zamanda izleyiciye etkileyici ve çarpıcı bir hikaye sunuyor. Film, Mikki'nin hayatının bu çelişkili yönlerini ustaca işlerken, aynı zamanda evrensel temalar üzerine de düşündürüyor: özgürlük, adalet ve kişisel kimlik. Film, bu karmaşık duygusal yolculuğu boyunca izleyiciye nefes kesici bir deneyim sunuyor.